Evet, “Bir Kore’dir tutturmuşlar, gidiyor. Gerçekten o kadar
iyi mi, aslında bende merak ediyorum. Hangi diziyle başlasam acaba, hangisi
güzeldir bilmiyor ki şimdi” diyorsanız eğer size yol göstermek amacıyla bir
yazı yazmak istedim. Hadi vakit kaybetmeden başlayalım.
1. Boys Over Flowers(BOF)/2009
Bu dizi, çoğu Kore
fanının “fan” unvanına nail olmasını sağlayan, size Kore’yi sevdiren, bu kadar
tatlı insanlar mı bu Koreliler diye düşündüren; sevilmiş, sayılmış, efsaneleşmiş
sıcacık bir dizidir. Imdb puanı 8,4 olan
dizimiz 25 bölümdür. Konusu ise; Kore zenginlerinin gittiği okula, burslu fakir bir kız öğrencinin gelmesiyle başlayan olayları içerir. Sıkılmazsınız,harika bir dizidir kendisi. Bu diziye ne kadar iltifat
etsem de doymayacağımı bildiğim için kısa kessem iyi olacak. 

Bugün anime tarihinin en iyi, en muazzam, en kadim serisine
göz atmak istedik. Az çok anime izleyen birinin, adını duyduğu bir seridir Dragon
Ball... Akira Toriyama'nın mangasına 1984’de başladığı ve 1995’de bitirdiği seri,
bu zaman çerçevesinde 42 ciltten oluşan 520 chapter'lık bir sanat eseri haline dönüşmüştür.
Anime tarihi Dragon Ball ile başlar…
Bugün sadece ilk seriyi ele alarak başlıyoruz.
Konusu;
Goku dağlarda tek başına yaşayan güçlü bir çocuktur. Dedesi
uzun zaman önce ölmüş ve ardında 4 yıldızlı ışıltılı bir top bırakmıştır.
Bizim temiz ruhlu ana karakterimiz, dedesini o yıldızlı top
sanmaktadır. Lakin bir gün Bulma adında ki bir kız ortaya çıkarak elinde ki
topun 7 parçadan oluşan bir ejder topu olduğunu söyler.
Her kim 7 ejder topunu toplayıp Shenlong'u(ejderhayı)
çağırırsa bir dileği gerçekleşecektir.
Bulma ile beraber dağ evinden ayrılan Goku’nun macerası tam
olarak böyle başlar.Ama sanıldığı gibi topları toplamak o kadar da kolay
değildir.
Toplar alelade insanların ulaşamayacağı şekilde dünyanın
dört bir yanına dağıtılmıştır. Ve bu topları isteyen sadece Goku ve Bulma
değildir.
Seriyi kısaca
özetlersek 7 top uğruna verilen dövüş ve savaşlar diyebiliriz.
Tavsiye Eder Miyim?
Seri uzun ve eski olduğu için çizimleri bazılarına itici gelebilir -1980 lerden bahsediyoruz- lakin
2016 Winter sezonunda, animelerdeki çizim ve grafiklere göre üst düzey bir
performansı var. Korkmaya gerek yok, Dragon Ball animesi piramitler kadar eski
olabilir ancak günümüz teknolojisiyle bile bu animenin üzerine çıkabilen yok.
Anime Künyesi
Adı: Zankyou No Terror
Tür: Psikolojik, Gerilim
Yapım Yılı: 2014
Bölüm Sayısı: 11
IMDB Puanı: 8.3
Uzun bir aradan sonra, yine ben, yine bomba gibi bir inceleme yazısı…
Serimiz 2 kafadarın Amerikan üssüne girerek atom bombası
çalmasıyla başlıyor. İsimleri olmayan ve kendilerine NİNE ve TWELVE diyen henüz
17 yaşlarında iki Japon gencinin hayatlarını ve arkalarında bıraktıkları
karanlık izlerini konu alır. Bu 2 genç, kendilerine SFENKS ismini takıp bir
video çekerek sosyal paylaşım sitesine koyar. Videoda ülkenin bir yerinde(!)
bomba patlatacaklarını, aynı zamanda bombanın nerede patlayacağını belirtirler.
Hayatımda en zor kabullendiğim cümleydi bu.
"İnsanoğlu çiğ süt emmiş fazla güvenme!"
Sancılı dönemlerimden biriydi, gündelik sıradan yaşamıma devam ederken biri söyleseydi eğer "Doğru Söylüyorsun" deyip geçeceğim bu cümle, öyle bir anıma denk gelmişti ki yutkunamamıştım, boğazımda takılıp kalmıştı. "Nasıl Yani?" dediğimde çok net değil mi bu cümle deyivermişlerdi.
İnsanlardan uzaklaşmaya başlamıştım. Koşuyordum; bazen neden bu
kadar çabaladığımı düşünüp derin bir nefes alarak duraksıyordum, kötü anların
anısına yeniden deniyordum. Sonra belirsizlikler zinciri beliriyordu
kafamda, bazen bu duyguya yenik düşüp hayatıma birilerini almışlığım oluyordu ama
temkinliydim her zaman ki gibi. Deneme sürecimiz 1 sene diyordum adeta, senenin
dolmasına yakın, gerçek yüzler ruhlarla birleşmeye başlıyordu.
Yakın zamanda Hayao Miyazaki'nin en iyi animasyon filmlerinden
biri olan Spirited Away (Ruhların Kaçışı) filmini izledim.
Konusu:
Spirited Away yeni bir şehre vardıklarında yanlışlıkla terk
edilmiş bir parka gelip, buradan perilerin, hayaletlerin olduğu bir yere geçiş
yapan 10 yaşındaki Chihiro Ogino'un hikayesini anlatıyor. Anne ve babasının
perili kasabanın yemeklerinden yiyerek domuza dönüşmeleri Chihiro'nun onları
kurtarma macerasının başlangıcı olacaktır. Hayaletlerin dünyasında kendine bir
yer edinmeye çalışırken aynı zamanda ortaya çıkma riski de vardır.
Başrolde küçük kızımız
Chihiro var. Ailesi taşınma kararı aldığında çok üzülen kızımız tüm
sevimsizliğiyle yollara düşer. Babası da her zaman ki gibi o gün de formundadır. Taşınacakları evin yolunu kaybeder orman yoluna saparak kestirme bir yol bulmaya
koyulur. Gizli bir geçide rastlayan ailemiz, merak dolu bakışlarıyla geçitte
ilerleyerek yeşille semanın birleştiği büyüleyici dünyanın kapılarını aralar.
Bir nehirden usulca geçip terk edilmiş kasabaya varırlar. Lezzetli kokuları
duyan ebeveynler hiçbir şeyden endişelenmeden yemekleri bulmaya koyula dursun,
kızımız bu kasaba da kimsenin olmayışını esrarengiz karşılamaktadır.
Ailesi birbirinden güzel lezzetleri bulur bulmaz coşkuya kapılarak
bugüne kadar hiçbir şey görmemişcesine büyük bir iştahla yemeye koyulur. Ebeveynlerinin
tüm ısrarlarına rağmen Chihiro yemek
yemeyi reddeder ve etraftaki tuhaflıklara kulak kabartır. Gün batımına doğru
bir çocukla karşılaşır ismi Haku’dur.
Haku güneş batmadan evvel geldiği nehirden geri dönmesini yoksa başına büyük dertler açılacağını söyleyince ruhların gölgesini görmeye başlayan Chihiro ailesinin yanında soluğu alır. Hala yemek yemektedirler ve “domuz gibi yedin be” cümlesi tam anlamıyla hayat bulmuştur. Dehşete kapılan kızımız ne olduğunu anlamayarak hızlı adımlarla nehre ulaştığında nehrin büyük bir gölete dönüşmesi aynı zamanda da bir geminin yavaşça kıyıya yanaştığını fark etmesi bir olur.
Haku güneş batmadan evvel geldiği nehirden geri dönmesini yoksa başına büyük dertler açılacağını söyleyince ruhların gölgesini görmeye başlayan Chihiro ailesinin yanında soluğu alır. Hala yemek yemektedirler ve “domuz gibi yedin be” cümlesi tam anlamıyla hayat bulmuştur. Dehşete kapılan kızımız ne olduğunu anlamayarak hızlı adımlarla nehre ulaştığında nehrin büyük bir gölete dönüşmesi aynı zamanda da bir geminin yavaşça kıyıya yanaştığını fark etmesi bir olur.
Zamanla saydamlaşan kızımız, ruhlar aleminde tam kaybolacakken Haku gelerek ona hapı yutmasını ve
tanrılardan saklanmasını emreder. Evet, geminin içindekiler Tanrılardır…
Bundan sonra hikaye mükemmel işlemektedir. Chihiro karşısına
çıkan tüm zorluklarda bir yaprak gibi savrulsa da mutlaka bir yerlere tutunmayı
başaracaktır.
Tavsiye eder miyim?
Bu hikayeden
çıkarılan derslerden biri açgözlülüğün nelere mal olduğudur. Chihiro
ümitsizliğe yeltenmeden umuda yolculuğun kapılarını aralamaya başlayacaktır.
Mükemmel bir film.
Hayal gücünüzün sınırlarını ortadan kaldırmaya gayret ediyor. Miyazaki’nin
gizemli dünyasının kapıları ardına kadar açık.
Misafir olmaya var
mısınız?
HAKKIMDA
İzleyiciler
POPÜLER YAYINLAR
KATEGORİLER
- Derin Mevzular 27
- Kalemimden 28
- Kediler 2
- Kitap 57
- Kore Dizi 25
- anime&manga 16