Hayatımı düzene sokmaya başlamıştım.
Rabbimden onun yolunda olan sevdiği kullarla yolumu kesiştirmesini istemiştim.
Rabbimde teker teker çıkardı karşıma şükürler olsun.
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki, kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin.
Sabahattin Ali
İnsan vav şeklinde
doğar, doğrulunca kendini elif sanır.
İnsan hayatı boyunca hep iki büklüm yaşar, oysa en doğru
olduğu gün ölür.
Allah’a kulluğun manası vav’dadır, elif uluhiyetin ve
ehadiyetin simgesidir.
O yüzden Lafz-ı ilahi elifle başlar. Elif kainatın anahtarı
ise vav kainatın kendisidir.
Rabbimiz bizim her zaman vav gibi mütevazı olmamızı
ister.
Vav Harfi, Allah’ın Vahid ismini ve birliğini simgeler.
Vav harfi, Ebced hesabında 6 rakamına denktir, imanın 6
şartını temsil ettiği söylenir.
Harfi med olduğu gibi, kasem harfidir. Aynı zamanda, iki
cümleyi veya özneyi bağlayan bağlaçtır.
Ulu Cami’nin her duvarında Vav harfi yazılıdır. Halk
arasında bir inanışa göre Hızır Aleyhisselam’ın bu vav harfinin önünde namaz
kıldığı rivayet edilir.
Vav
harfi, Tezhib sanatı ile süslenmiş ve ucuna Lale motifi işlenmiştir. Lale
süsleme sanatında Allah’ı c.c. simgeler.
Vav
harfi, Vahidiyet, Vahdaniyeti ihtiva etmesi yönüyle de Allah’ın birliğini
anlatır.
Vav
harfi ile başlayan kelimelere dikkat edildiğinde hepsi sorumluluk gerektiren
işlerdir.
Bu
meslekler ve işler; "Vali, Vezir, Veli, Vekil, Varis, Vasi, Valide, Vaad
etmek vb."
Bursa
Ulu Camii' de yer alan ve duvarda asılı olan yedi vav hattının sırrı şu şekilde
anlatılır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) şu şekilde buyurmuştur.
“Yedi vavdan sakınınız, ihtiyaç olmadığı halde vavların işaret ettiği
mesleklere yönelmeyiniz.”
Bursa
Ulu Camii'nin batı cephesinde günümüzde hanımların namaz kıldığı yerin batı
duvarında çok değişik bir şekilde işlenmiş büyük celi sülüt dört tane Vav harfi
dikkat çekmektedir.
İttaku’l
– vâvat. Bu önemli bir nasihattir. Allah Resülü bizleri sorumluluğu
olan şeylerden sakınma noktasında uyarıyor ve “Vavlardan sakının, çekinin”
diyor. Örneğin, Vali olmak, veli olmak, varis olmak, vekil olmak, vezir
olmak, vakıf malını değerlendirmek, vallahu yemininde bulunmak vazifeleri
yerine getirirken hassas olmamız ölçülü davranmamızı tavsiye edilmektedir.
Dünyaya hala daha alışamamış tanıdığım ve tanımadığım herkese diye başlıyor yazar.
Kitabın ilk kısmına dair alıntılarım;
Eskiden başka şeylerdi alışkanlıklarım. Dünyaydı. Dünyayı severdim. Kendim severdim. Kıyafetlerimi severdim, sahip olduklarımı severdim. Sahip olamadıklarıma sahip olmak isterdim. Hep isterdim. İsteyecek bir şeyler mutlaka bulurdum.
Sevmek özlü söz okumaya benzemiyor. Yaşadığın zaman, içine girdiğin zaman o çıkmazı anlayabiliyorsun. Anneannelerin nasihatlari, dedelerin tecrübeleri hikaye oluyor. Düpedüz yanıyor insan. Kağıtta durduğu gibi durmuyor sevmek. Sevince biyolojisi değişiyor insanın.
Bir koku gelir. İnsanların büyük bir kısmı kokuya duydukları hayranlıktan mayışır kalırlar. Ama diğerleri bu kokuyla yetinmeyip kaynağına gitmek isterler. "Koku böyle güzelse, kaynağı nasıldır? O kokuyu yaratan nasıldır," derler. Ve bütün ömürlerini onu aramakla geçirirler.
Bir insan nasıl olur da daha önce var olmayan bir koku aldığında mayışıp kalır öylece? Sefasını sürer kokunun?
10 yıl önce telefon diye bir şey yoktu. Ne çabuk da alıştın, bütün hayatın oldu. Bütün vaktini alan futbol takımı 100 yıl önce yoktu, nasıl da her şeyin oldu? Evet, o dizi 10 gün önce yoktu, nasılda müptelası oldun, alıştın? Ve sen. 30 yıl önce yoktun, nasıl olur da birden önüne konan dünyaya böyle alışırsın? Sefasını sürmeye başlarsın?Hiç mi yabancılık çekmiyorsun? Hiç mi merak etmiyorsun bu dünya nasıl meydana geldi? Bu renkler, kokular böyle güzelse bunun kaynağı nasıl güzeldir, bunu yaratan nasıl güzeldir merak etmiyor musun hiç?Burnuna gelen kokuyla oturup mayışma, kokunun sahibini, kaynağını ara dur. Ara dur. Aradıkça, sordukça ilmine ilim gelecek. Yüzdükçe ciğerini açan bir denizde yüzeceksin. Geçip gidecek kokuya değil, kokunun kaynağına talip ol. Gelip geçecek dünyaya değil onu yaradanın muhabbetine talip ol.
Oysaki İstanbul ne güzeldir, yürüdüğün kaldırım taşlarında hazır bir melodi var. Yani her şey öyle kuşanmış ki elbisesini, sevmeye müsaitim diyor. Boğaz' a bakarken sev, Emirgan' da güneşin batışını izlerken sev, Eyüp'te ezanı dinlerken sev, Topkapı' da tarihi koklarken sev...
Gönlümün imtihan edilmesinden Allah'a sığınırım...
Namaz, namaz bittikten sonra geriye kalanlardır...
Dünyalık ne varsa 'Allah-u Ekber' dediğimde bırakabiliyor muydum bir kenara?
Kendini bilen Rabb'ini bilir.
İnsan bir şeyden tat aldığında önceden nasıl olur da bu tadı almadan yaşamışım diyor ya, önceki ramazanlarıma üzüldüm biraz da...
Ellerin en iyi ilacı avuçlarını semaya açıp dua etmektir.
Halimiz 'Ney'in haline ne kadar da benziyor; Ney sazlıkta dünyaya gelir,orada yaşar. Kendi halinde, derdini anlatamadığı bir yerde. Sazlığa ait, hep orada olacaktır. Ta ki bir ustanın eline geçene kadar, ta ki bir nefesle aşk üflenene kadar. Bir gün gelip keserler neyi. Kökünden koparır, götürürler. Ney ne kadar feryat etse de dinlemezler, alır götürürler. Memleketinden, vatanından, suyundan, toprağından uzaklaşır gider. Tıpkı bizim, ruhlar aleminden dünyaya atılışımız gibi. Sevdiğimizden ayrı uzakta, feryat figan ederiz. Bundandır içine düştüğümüz sebebini anlamadığımız darlıklar; özlemişizdir sevgiliyi,en sevgiliyi..... Diğer kamışlar sazlıklarında rahatça beslenirken, bu ney artık yürekleri yakmaya baslar. Yüreklere Hakk'ı hatırlatmaya baslar. Ama bir bede ödedikten sonra, oyulup yandıktan sonra.
***
<< İlk Yazım
<< İkinci Yazım
İç huzurumu aradığım günlerin
birindeydim yine. Canım sıkkın bir vaziyette dersin nerede olduğunu bilmeden
gidiyordum öylece. Bizim fakülteden olduğunu tahmin ettiğim biriyle
karşılaştım, dersin nerede olduğunu sordum. Bilmediğini söyledi. Sadece bunu söylemişti
ancak gözlerinden yüreğini anladığım bir insanla karşılaşmanın şaşkınlığını
derinimde hissettim. "Yüreği, gözlerinden okunur mu insanın?" dediğimi hatırlıyorum. Nasıl bir anımdı bilmiyorum ama o
gün hayatımda bir şeyler bitti başlayabilmek için.
Şu yazımda yeni bir yazı dizisine başlayacağımı ifade etmiştim. Biraz geç oldu çünkü nereden başlayacağımı bilemedim. İnşallah tesettüre girmek isteyen birine dahi yardımcı olursam diyerek yola koyuluyorum. Rabbim muvaffak etsin İnşallah. Sorularınızı bekliyor olacağım. "Bana Ulaşın" kısmındaki mail adresimden ulaşabilirsiniz. Vira Bismillah !
***
Aslında amiyane tabiriyle "lay lay lom", hayata geliş maksadını bilmesine rağmen unutmaya odaklanmış, doğru yolun ne olduğunu bilen ancak yola girmemekte direten, mutlu olduğunu zanneden biriydim. Maddi anlamda herhangi bir sıkıntı yaşamıyor, istediğim her şeyi alabiliyor ve gerçekleştirebiliyordum. Şimdi bakıyorum da geriye, ne kadar da boş yaşanmış vakitler..
Dilediğince yaşamak suç değil inanın ama dilediğince yaşadığını zannetmek suç. Ben bu suçu bilmemeye çalışarak uzun süre işledim. Çevremdeki insanlar da benim gibi habersiz ve unutmuş bir şekilde yaşıyorlardı ki böyle ortamlarda bilirsiniz, hatalarınızı görmek çokta kolay olmaz.
Dünyalık tüm işlerim tıkırındaydı anlayacağınız. En ufak bir şey ters gitse, sıkıntılarımı devleştiriyor ve dünyanın tüm yükünü ben omuzluyorum gibi saçma düşünceler vücuduma sirayet ediyordu.
Yaşamak, insanca yaşamak gerçekten bu muydu? Sahi benim dünyaya geliş amacım, bu hayatı dilediğimce yaşamak mıydı?
Bu sorular girmek istediğim kapının kilidiydi ve ben artık anahtarları da aramak istiyordum. Anahtarı arama maceramda, hayatımda doğru olmayan kimseler yolumu kesip bana nereye gittiğimi soruyorlardı. Evet, ben bir anahtar arıyordum ve bir şeyleri doğru yapmak istiyordum. Ancak bir şeyleri doğru yapmak istediğinizde, hayatınızdaki yanlışlar önünüze önünüze gelirdi. Çoğu zaman "Doğruyu arıyorum." demeniz yeterliydi. Ne de olsa yanlışlar koşarak önünüze yığılacaktı.
O zamanlar tek duam oldu Rabbimden. "Beni senin yolunda olan, düzgün insanlarla karşılaştır. Unuttuğum şeyleri hatırlatsınlar." Bu esnada Rabbim dualarımı kabul etti. En zorlu anlarımda güzel insanlar çıkageldi. Bazı insanlarla ilk tanıştığınızda o insanları daha önce sanki tanımışsınız hissine kapılırsınız ya işte öyleydi. Hiss-i kablel vuku. Yani ruhlar tanıdı birbirini.
Ruhum tanıdığının sinyallerini verdi. Çok belli belirsizdi ancak bir sinyal olduğu apaçıktı. İşte hayatım değişmeye başlayacaktı.
Sezdim ama anlayamadım.
Hissettim ama kavrayamadım.
Merhaba sevgili dostlar,
Sevgilerimle.
Uzun zamandır buralarda yoktum.
Son yazımda radikal kararlar almak üzereyim, aman dualarınızı
eksik etmeyin demiştim(yazım için)
Etmemişsiniz...
Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Sonunda
yapmak istediğim şeyi gerçekleştirdim.
Başlıktan anlayacağınız gibi bu konuda
kararlar ve adımlar atma sürecindeydim.
Çok şükür ki Rabbim nasip etti. Bu süre zarfında tesettür
hikayeleri aradım ama tam anlamıyla bu konuya derinlemesine giren bir kaç kişi
haricinde kimseye rastlamadım. Genelde kızlarımız “Benim küçük yaşlardan
beri hep aklımda vardı zaten.” demişler. Böyle denilmesi benim -o zamanlar-
hevesimi kırıyordu. Çünkü bu düşünce “Benim aklımda gayette yoktu.”
Tesettüre girme kararım ve sürecim hiç kolay
olmadı. Çünkü tesettürün sadece başını örtmekten ibaret olmadığını biliyordum. Aklımdaki
soru işaretlerine nasıl cevap bulduğumu, bu süreçte neler yaptığımı, nasıl bu
fikrin aklıma girdiğini sizlere tüm samimiyetimle anlatacağımdan emin olabilirsiniz.
Bu yazı dizisinin kaç yayından
oluşacağını kestiremesem de minimum 5 yazı yazmayı düşünüyorum. Tabii
sizlerinde merak ettiği sorular olacaktır.
"Yazında şu noktaya da değinir
misin?" diyecek olursanız; bu yazıma yorum atabilir veya kalemkuklasi@gmail.com mail adresime
düşüncelerinizi iletebilirsiniz.
Bu yazımdan sonraki ilk yazımda, kendimden
ve geçmiş yaşantımdan bahsederek yola koyulmak istiyorum.
Yorumlarınızı ve maillerinizi bekliyor
olacağım.
Sevgilerimle.
Aşık bir çobandı o. Sevgilisinin isminden
başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez,
arkadaşı anlatıyordu onun halini yaşlı adama:
“Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim” diyordu, “yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu
sanki. Ne desem kar etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki sen bir
garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine dedim ya, dinlemiyor
efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim…”
İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş,
iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı
sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı
kalmayan diğer çobanı süzüyordu. Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan
konuşmasını sürdüren delikanlı ya çevirip tebessüm etti.
Aslında kendinde var olan değişiklikleri genelde fark edemeyen bir insanım. Ancak biriyle konuşurken anlıyorum düşünsel açıdan değiştiğimi. Tabii bu durumda karşımdaki insan; "Derya sen böyle değildin" diyor. Bende devamında "Evet ben böyle değildim, ne olmuş ki bana" diye bir tepki veriyorum.
Bazen kendimi tanımayan, nerede ne tepki vereceğimi kestiremeyen bir insana dönüşüyorum. Bu cümlemden anlaşılmasın ki sağı solu belli olmayan bir insanım.
Sadece bazen kendime itiraf edemediğim düşünceleri aylar boyunca yanımda gezdirdiğim oluyormuş.
Sonra bir anda çok istediğim bir şey tam olacakken "İnşallah olmaz" diye dua ederken buluyorum kendimi.
Tabii ben şok, ben iptal...
Nasıl yani diyorum?
Sonra anlıyorum ki bir şeyi yapmak istiyormuşum ben hayatımda ama yapamam diye kendime dahi itiraf etmiyormuşum yapmak istediklerimi. Bunlar olurken istediklerimi içten içe düşünüyor ve hayata geçirmek için kolay yollar arıyormuşum.
Şaşkınlıkla beraber gülümsüyorum. Gerçekten kendimden dahi sakladığım şeyler var. Bir insan kendi arkasından iş çevirir mi arkadaşlar? :)
Tabii bunlar olurken Rabbim yardımcım. Gerçekten beyin, akıl almaz bir organ. Tüm tevafukları dizmişte önüme, bana tüm kolaylıkları göstermeye uğraşıyor.
Dualarına talibim sevgili dost.
Zira radikal kararlar almaya hazırlanıyor gibiyim.
Hayatınızdaki her şey güzel olur İnşallah :)
Sevgilerimle...
9 yaşımda bir hocam, "Hakikatten ayrılmaman dileğiyle" notunu düşerek, Kendini Arayan Kadın kitabını hediye etmişti bana. Tabii çocuk aklıyla okumadım. Zaten okusam da anlamazdım. Aradan yıllar yıllar geçti ve okumak nasip oldu.
Gerçek bir hayat hikayesi isimler değiştirilerek bir kitap haline getirilmiş. Bu yüzden daha bir hassasiyetle okuyor insan.
Bu diziden şu yazımda bahsetmiştim.
Age of Youth 2 yazım için tıktık;
Yorumum:
- Bu diziye biraz kararsızlıkla başlamıştım.
- Durağan ve sade bir dizi olması sebebiyle ilk başta dikkatleri üzerine çekmemesine rağmen son zamanlara doğru dizi kendini fark ettirdi.
- Hayattan kesitler barındıran 5 kızın ev hayatını ve yaşadıkları mücadeleyi konu alan bir diziydi.
- Dizi bir karakter üzerinden gitmedi.
- 5 kızda ana karakterdi.
- 12 bölüm sürdü.
Hayatta çok istediğimiz şeyler olur. Belki de ilk defa, bir şeyi bu kadar yürekten istiyoruzdur.
Sabah akşam o şey için dua eder; yalvarır, yakarırız.
Bir türlü dualarımıza, istediğimiz şekilde cevap verilmediğini görüp, isyan ederiz.
"Dualarım kabul olmuyor. Kimse zaten sevmiyor. Allah da beni sevmiyor "
şeklinde vesveselere kapılırız.
Belki de o kadar günahkarızdır ki dualarımız dahi Allah'ın katına ulaşmıyordur, kim bilir...
Peki;
Hiç düşündün mü?
Rabbinin duana cevap vermemesi de bir cevaptır !
O şeyi sana vermeyerek, senin için en iyisini yapıyordur.
Senin için daha güzelini hazırlıyordur.
Merhaba arkadaşlar,
Bu sene yaz mevsiminde, hayatım boyunca okumadığım kadar tasavvufi kitap
okudum. Tasavvuf okumayı da çok sevdim ancak biraz sıyrılarak Modern Klasik
okuma kararı aldım. İlk durağım Albert Camus'un 1957 yılı Nobel Edebiyat Ödülü
alan Yabancı adlı kitabı oldu.
Dipnot: Çok fazla tasavvuf okuduktan sonra damdan düşer gibi modern klasik
okumaya başlamak akıl işi değilmiş bunu anladım. Sakın benim gibi olma Sevgili
okuyucu.
Kitap hakkında biraz ön araştırma yaparak elime aldım. Franz Kafka'nın Dava
kitabı tadında bir eserdi.
İlk satırından kitap sizi düşündürmeye başlıyor. Zaten o ilk satır ana
karakterin hayata bakış açısını tamamıyla özetliyor:
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevinden bir telgraf aldım: Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak. Bundan pek bir şey anlaşılmıyor. Belki de dün ölmüştür.
Karamsar bir ruh hali içinde, hayatın anlamsızlığından dem vuran ana
karakterimiz, başkası yaşıyormuşcasına nesnel ve kayıtsız bir şekilde yaşıyor
başından geçen olayları.
Bu arada ana karakterimizin ismine de rastlayamıyoruz kitap boyunca. Öyle
ki kendini adım adım ölüme götüren süreci de sadece
izlemekle yetiniyor. Ruhsuz, duygusuz ve hissiz bir vaziyette.
Merhaba sevgili dostlarım,
Bugün de, Nazan Bekiroğlu'ndan okuduğum ilk eserle karşınızdayım.
Benim çokça tasavvuf okuduğum ve kafamdaki sorulara çözüm aradığım bir zaman diliminde, Yusuf ile Züleyha kıssası dikkatimi çekti. Haliyle bu kıssayı layıkıyla kim yazmıştır diye gezinirken, Nazan Bekiroğlu ile yollarımız kesişti. Normalde postmodern yazan romancıların eserlerini pek okuyan biri olmasamda bir adım atmam gerektiğine inanarak Okuoku alışverişimde bu kitabı satın aldım.
Yusuf ile Züleyha'nın kıssasını bilmeyenimiz yoktur. Züleyha'nın bir çok uğraşına rağmen Yusuf'un onu istememesi ve sonunda Züleyha'nın Yusuf'dan vazgeçerek Rabbini bulması. Rabbinin de ikram olarak Yusuf'u artık ona vermesi...
Şule Yüksel Şenler’in en ses getiren, en önemli kitabı.
Bu kitapla benim tanışma faslım, çok ilginç bir
şekilde gerçekleşti. Başka bir kitabı almak için kütüphaneye gittim. Son bir
kez rafları kurcalarken bu kitabı gördüm ve gözlerimde o an şimşekler çaktı.
Sanki uzun zamandır bu kitabı okumayı bekliyormuşum gibi bir hisse kapıldım.
Kitap Hakkındaki Düşüncelerim;
- Kitap 550 sayfa kadar ve çok çabuk sıkılan bir insan olarak, bu kitabı bir an olsun elimden bırakamadım.
- Edebi niteliği umduğumdan daha başarılıydı.
- Yazılmak için yazılmamıştı bu eser..
- Aklınızda en ufak bir boşluk bırakmayacak şekilde, ince işçilikle kalemden kağıda aktarılmış.
- Kadın-erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini harika bir şekilde anlattığını düşünüyorum.
- Çeşitli ilmihal kitaplarından örnekler barındırıyor içinde. -Risaleinur gibi-
- Gençlere baş ucu kitabı niteliğinde. Birçok sorunuzun cevabını bu kitaptan almanız mümkün.
- Şunu da söylemem gerekir diziyle hiçbir bağlantısı yok. Sadece kitap karakterleriyle, dizide ki karakterlerin isimleri aynı.
- Kitabın tasavvufi bir nitelik taşıdığını söyleyebilirim. Sizde benim gibi tasavvufa ilgi duyuyorsanız kesinlikle okumalısınız.
Kitaba Puanım : 5 üzerinden 6 :)
2016 senesinde izlediğim Kore dizilerini şimdilik 3 kısma ayırdım. İlk iki kısım için ;
2016 Kore Dizileri Kısım 1
2016 Kore Dizileri Kısım 2
1. W
Tür: Romantik, Fantastik,Dram
Durum : Güncel
Aslında W dizisinden Kısım 2 de bahsetmiştim ama burada da yer vermek istedim. Konusunun özgün olması sebebiyle ilk bölümüyle izlenme rekorları kırdı. Bende bu diziyi çok çok beğendim. Uzun zamandır bir diziyi bu kadar merak etmiyordum arkadaşlar.
Ben hala şiddetle tavsiye ediyorum. Kaliteli bir dizi izlemek istiyorum diyorsanız, sizi böyle alalım :)
Durum : Güncel
Aslında W dizisinden Kısım 2 de bahsetmiştim ama burada da yer vermek istedim. Konusunun özgün olması sebebiyle ilk bölümüyle izlenme rekorları kırdı. Bende bu diziyi çok çok beğendim. Uzun zamandır bir diziyi bu kadar merak etmiyordum arkadaşlar.
Ben hala şiddetle tavsiye ediyorum. Kaliteli bir dizi izlemek istiyorum diyorsanız, sizi böyle alalım :)
Tür: Romantik,Gençlik
Durum : Güncel
Dizimizin henüz 2 bölümü yayınlandı. Bende duyar duymaz bir koşu izledim geldim. TVN reklamlarında çok sık görünce dikkatimi çekmişti.
Güzel bir işlenişi olduğunu düşünüyorum -en azından şimdilik öyle-
Konusu: Kendi ayakları üzerinde duran ve zengin bebelerine ahlak dersi veren koca yürekli bir kızın hikayesi.
Merhaba dostlar,
Şu sıra Reşat Nuri'ye taktığım bir dönemdeyim sanıyorum.
Şu sıra Reşat Nuri'ye taktığım bir dönemdeyim sanıyorum.
Kitap Hakkındaki Düşüncelerim;
Acımak kitabının içinde bu kadar dokunaklı
ve vurucu bir dramın varlığını tahmin etmediğimi söylemem gerekir.
Kitabın son sayfalarını okurken, sinirimden
yerimde duramadım.
İnsanın evleneceği kişi, onu rezil de eder
vezir de diye bir söz vardır.
Kitapta “rezil” olma kısmına şahit oluyoruz.
Kitapta ana karakterin aşka
ve evliliğe olan bakışını okurken tüylerim diken diken oldu bakınız;
Ben aşkı şiirlerde, romanlarda olduğu gibi bir parlak yaz gecesinin mehtabında başlayıp sabahında biten bir rüya addedenlerden değildim. Benim için sevmek bir başka insanın vücudundan, ruhundan bir parça hükmüne girmek, onunla beraber gülüp ağlamak, ıstıraplarını paylaşmak demekti.
Bu
kadar ince düşünceye sahip olan bir adamın, sonrasında “rezil” olma durumunu
layıkıyla yerine getiriyor olduğunu görmek beni okurken dumura uğrattı.
Konusuna gelecek olursak;
Bu aralar karmakarışık olduğumu itiraf etmeliyim. Önüme çıkan yollardan birini saniyeler içinde seçmem gerektiğini hissediyor ancak harekete geçmek için yeterli kuvveti kendimde bulamıyorum.
Yine ve yeniden alışkanlıkların bende yarattığı derin izlere rast geldim. Alışmamaya alışmaya çalışırken bile alışıyorum.
Gerçekten yüzleşemediğim bir çok düğüm var içimde. Bunları tedavi etmek yerine üstlerini örtmeyi tercih ediyorum.
Yine alışkanlıklarımın bana kattığı öfkeye olan tahammülüm, sınırlarımı zorluyor. Anlayacağınız kendime tahammül edemiyorum.
Bozuk bir kaset gibi aynı yerlere takıldığım an, saatlerce o anı geriye sarıp sarıp "kafamda kuruyorum."
-bu arada "kafamda kurma" lafzını en çok senin yanında kullandım, bu yazıyı en çok sen anla diye-
İçimden "Anlar, anılara dönüşmese miydi?" diye geçiriyorum bazen.
Ama anlar olmasa bugünkü aklımın olmayacağı düşüncesi, kaldırıyor umutsuzluk perdesini gözlerimden.
Buradan çıkan sonuç mu?
umutluyum ya ben.
gerçekten bak.
umutsuzlukla değil ama umuda olan inancımla ciddi düşünüyorum.
O halde karmaşık da değilim.
Ah başta kurduğum cümleyi, yazımın sonunda çürüttüm :)
Aslında huzurluymuşum da ben.
Tamamdır, yoluma devam etmeli o zaman.
Bir gün yeniden yolların kesişmesi ve sonrasında hiç paralel olmaması ümidiyle.
Dünyada ki tüm güzellikler seninle, en çokta seninle olsun.
HAKKIMDA
İzleyiciler
POPÜLER YAYINLAR
KATEGORİLER
- Derin Mevzular 27
- Kalemimden 28
- Kediler 2
- Kitap 57
- Kore Dizi 25
- anime&manga 16