Hayatta çok istediğimiz şeyler olur. Belki de ilk defa, bir şeyi bu kadar yürekten istiyoruzdur.
Sabah akşam o şey için dua eder; yalvarır, yakarırız.
Bir türlü dualarımıza, istediğimiz şekilde cevap verilmediğini görüp, isyan ederiz.
"Dualarım kabul olmuyor. Kimse zaten sevmiyor. Allah da beni sevmiyor "
şeklinde vesveselere kapılırız.
Belki de o kadar günahkarızdır ki dualarımız dahi Allah'ın katına ulaşmıyordur, kim bilir...
Peki;
Hiç düşündün mü?
Rabbinin duana cevap vermemesi de bir cevaptır !
O şeyi sana vermeyerek, senin için en iyisini yapıyordur.
Senin için daha güzelini hazırlıyordur.
Merhaba arkadaşlar,
Bu sene yaz mevsiminde, hayatım boyunca okumadığım kadar tasavvufi kitap
okudum. Tasavvuf okumayı da çok sevdim ancak biraz sıyrılarak Modern Klasik
okuma kararı aldım. İlk durağım Albert Camus'un 1957 yılı Nobel Edebiyat Ödülü
alan Yabancı adlı kitabı oldu.
Dipnot: Çok fazla tasavvuf okuduktan sonra damdan düşer gibi modern klasik
okumaya başlamak akıl işi değilmiş bunu anladım. Sakın benim gibi olma Sevgili
okuyucu.
Kitap hakkında biraz ön araştırma yaparak elime aldım. Franz Kafka'nın Dava
kitabı tadında bir eserdi.
İlk satırından kitap sizi düşündürmeye başlıyor. Zaten o ilk satır ana
karakterin hayata bakış açısını tamamıyla özetliyor:
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevinden bir
telgraf aldım: Anneniz öldü.
Cenazesi yarın kaldırılacak. Bundan pek bir şey anlaşılmıyor. Belki de dün ölmüştür.
Karamsar bir ruh hali içinde, hayatın anlamsızlığından dem vuran ana
karakterimiz, başkası yaşıyormuşcasına nesnel ve kayıtsız bir şekilde yaşıyor
başından geçen olayları.
Bu arada ana karakterimizin ismine de rastlayamıyoruz kitap boyunca. Öyle
ki kendini adım adım ölüme götüren süreci de sadece
izlemekle yetiniyor. Ruhsuz, duygusuz ve hissiz bir vaziyette.
Şule Yüksel Şenler’in en ses getiren, en önemli kitabı.
Bu kitapla benim tanışma faslım, çok ilginç bir
şekilde gerçekleşti. Başka bir kitabı almak için kütüphaneye gittim. Son bir
kez rafları kurcalarken bu kitabı gördüm ve gözlerimde o an şimşekler çaktı.
Sanki uzun zamandır bu kitabı okumayı bekliyormuşum gibi bir hisse kapıldım.
Kitap Hakkındaki Düşüncelerim;
- Kitap
550 sayfa kadar ve çok çabuk sıkılan bir insan olarak, bu kitabı bir an olsun
elimden bırakamadım.
- Edebi
niteliği umduğumdan daha başarılıydı.
- Yazılmak
için yazılmamıştı bu eser..
- Aklınızda
en ufak bir boşluk bırakmayacak şekilde, ince işçilikle kalemden kağıda
aktarılmış.
- Kadın-erkek
ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini harika bir şekilde anlattığını
düşünüyorum.
- Çeşitli
ilmihal kitaplarından örnekler barındırıyor içinde. -Risaleinur gibi-
- Gençlere
baş ucu kitabı niteliğinde. Birçok
sorunuzun cevabını bu kitaptan almanız mümkün.
- Şunu
da söylemem gerekir diziyle hiçbir bağlantısı yok. Sadece kitap
karakterleriyle, dizide ki karakterlerin isimleri aynı.
- Kitabın tasavvufi bir nitelik taşıdığını söyleyebilirim. Sizde benim gibi tasavvufa
ilgi duyuyorsanız kesinlikle okumalısınız.
Kitaba Puanım : 5 üzerinden 6 :)
Tür: Romantik, Fantastik,Dram
Durum : Güncel
Aslında W dizisinden Kısım 2 de bahsetmiştim ama burada da yer vermek istedim. Konusunun özgün olması sebebiyle ilk bölümüyle izlenme rekorları kırdı. Bende bu diziyi çok çok beğendim. Uzun zamandır bir diziyi bu kadar merak etmiyordum arkadaşlar.
Ben hala şiddetle tavsiye ediyorum. Kaliteli bir dizi izlemek istiyorum diyorsanız, sizi böyle alalım :)
2. Cinderella and Four Knights

Tür: Romantik,Gençlik
Durum : Güncel
Dizimizin henüz 2 bölümü yayınlandı. Bende duyar duymaz bir koşu izledim geldim. TVN reklamlarında çok sık görünce dikkatimi çekmişti.
Güzel bir işlenişi olduğunu düşünüyorum -en azından şimdilik öyle-
Konusu: Kendi ayakları üzerinde duran ve zengin bebelerine ahlak dersi veren koca yürekli bir kızın hikayesi.
Merhaba dostlar,
Şu sıra Reşat Nuri'ye taktığım bir dönemdeyim sanıyorum.
Kitap Hakkındaki Düşüncelerim;
Acımak kitabının içinde bu kadar dokunaklı
ve vurucu bir dramın varlığını tahmin etmediğimi söylemem gerekir.
Kitabın son sayfalarını okurken, sinirimden
yerimde duramadım.
İnsanın evleneceği kişi, onu rezil de eder
vezir de diye bir söz vardır.
Kitapta “rezil” olma kısmına şahit oluyoruz.
Kitapta ana karakterin aşka
ve evliliğe olan bakışını okurken tüylerim diken diken oldu bakınız;
Ben aşkı şiirlerde, romanlarda olduğu gibi bir parlak yaz gecesinin mehtabında başlayıp sabahında biten bir rüya addedenlerden değildim. Benim için sevmek bir başka insanın vücudundan, ruhundan bir parça hükmüne girmek, onunla beraber gülüp ağlamak, ıstıraplarını paylaşmak demekti.
Bu
kadar ince düşünceye sahip olan bir adamın, sonrasında “rezil” olma durumunu
layıkıyla yerine getiriyor olduğunu görmek beni okurken dumura uğrattı.
Konusuna gelecek olursak;
Okunacak listemde adı geçmeyen bu kitabın varlığından bile haberdar
olmadığımı, sevdiğim bir takipçimin önerisi üzerine okumaya karar kıldığımı
söylemekle yazıma başlıyorum.
Kitap mektuplaşmalar şeklinde yazılmış 2 kısımdan oluşuyor.
Osmanlıca birçok sözcüğe yer verildiği içinde kitabın arkasında sözlük kısmı
yer alıyor.
Kitapta iki ana karakterimiz var;
Biri erkekler tarafından beğenilmeyi iş bilen, işgüzar, dünya
lezzetlerine tabi olmuş Sara Hanım. Diğeri ise dış görünüşce pek çirkin olan,
“Bu kadar çirkin bir yüze, çirkince de bir ruh yakışır” diyerek çevresindeki
kadınlara kaba davranan, bunun sonucunda da “kadın düşmanı” olarak
nitelendirilen Homongolos lakaplı Ziya Bey.
"Türk Edebiyatında en sevdiğin yazar kimdir?" denildiğinde hiç düşünmeden söylediğim ilk isim Sabahattin Ali olmuştur. Kalemine bayıldığım, okurken bahtiyar
olduğum bir yazardır kendisi.
Öykü okumayı seven biri değilim ama Sabahattin
Ali’yi daha yakından tanımak adına bir öykü kitabını okumak istedim ve
kardeşimin hediye ettiği “Yeni Dünya” kitabını elime aldım.
Kitabın içinde Yeni Dünya öyküsüyle beraber toplamda
13 öykü var. Öykülerinde sözde “yeni dünya” ile birlikte gelen
toplumsal edebi, saygıyı, ahlaki değerleri hiçe sayan insanları konu edinmiş, bu insanların toplumda nasıl karşılandığını çok nahif bir dille anlatmış.
Bu 13 güzel yazı içinde şüphesiz benim en
etkilendiğim, hikaye içinde güzel bir hikaye barındıran Hasanboğuldu adında bir
öyküydü.
Daha sonra sırasıyla Asfaltlı Yol, Hanende Melek,
Selam, Sulfata hikayelerini beğendim. Aslında bakınca tüm öykülerini
beğendiğimi fark ettim :)
Her biri dokunaklı, düşündüren kimi zaman
hüzünlendiren, üsluplarıyla ön plana çıkan, gerçekçi bir o kadar da
güçlü öykülerdi.
Sabahattin Ali’nin kaleminin ne denli kuvvetli
olduğuna bir kez daha tanıklık etmiş oldum.
Büyük ustaya saygıyla.