Yakın zamanda Hayao Miyazaki'nin en iyi animasyon filmlerinden
biri olan Spirited Away (Ruhların Kaçışı) filmini izledim.
Konusu:
Spirited Away yeni bir şehre vardıklarında yanlışlıkla terk
edilmiş bir parka gelip, buradan perilerin, hayaletlerin olduğu bir yere geçiş
yapan 10 yaşındaki Chihiro Ogino'un hikayesini anlatıyor. Anne ve babasının
perili kasabanın yemeklerinden yiyerek domuza dönüşmeleri Chihiro'nun onları
kurtarma macerasının başlangıcı olacaktır. Hayaletlerin dünyasında kendine bir
yer edinmeye çalışırken aynı zamanda ortaya çıkma riski de vardır.
Başrolde küçük kızımız
Chihiro var. Ailesi taşınma kararı aldığında çok üzülen kızımız tüm
sevimsizliğiyle yollara düşer. Babası da her zaman ki gibi o gün de formundadır. Taşınacakları evin yolunu kaybeder orman yoluna saparak kestirme bir yol bulmaya
koyulur. Gizli bir geçide rastlayan ailemiz, merak dolu bakışlarıyla geçitte
ilerleyerek yeşille semanın birleştiği büyüleyici dünyanın kapılarını aralar.
Bir nehirden usulca geçip terk edilmiş kasabaya varırlar. Lezzetli kokuları
duyan ebeveynler hiçbir şeyden endişelenmeden yemekleri bulmaya koyula dursun,
kızımız bu kasaba da kimsenin olmayışını esrarengiz karşılamaktadır.
Ailesi birbirinden güzel lezzetleri bulur bulmaz coşkuya kapılarak
bugüne kadar hiçbir şey görmemişcesine büyük bir iştahla yemeye koyulur. Ebeveynlerinin
tüm ısrarlarına rağmen Chihiro yemek
yemeyi reddeder ve etraftaki tuhaflıklara kulak kabartır. Gün batımına doğru
bir çocukla karşılaşır ismi Haku’dur.
Haku güneş batmadan evvel geldiği nehirden geri dönmesini yoksa başına büyük dertler açılacağını söyleyince ruhların gölgesini görmeye başlayan Chihiro ailesinin yanında soluğu alır. Hala yemek yemektedirler ve “domuz gibi yedin be” cümlesi tam anlamıyla hayat bulmuştur. Dehşete kapılan kızımız ne olduğunu anlamayarak hızlı adımlarla nehre ulaştığında nehrin büyük bir gölete dönüşmesi aynı zamanda da bir geminin yavaşça kıyıya yanaştığını fark etmesi bir olur.
Haku güneş batmadan evvel geldiği nehirden geri dönmesini yoksa başına büyük dertler açılacağını söyleyince ruhların gölgesini görmeye başlayan Chihiro ailesinin yanında soluğu alır. Hala yemek yemektedirler ve “domuz gibi yedin be” cümlesi tam anlamıyla hayat bulmuştur. Dehşete kapılan kızımız ne olduğunu anlamayarak hızlı adımlarla nehre ulaştığında nehrin büyük bir gölete dönüşmesi aynı zamanda da bir geminin yavaşça kıyıya yanaştığını fark etmesi bir olur.
Zamanla saydamlaşan kızımız, ruhlar aleminde tam kaybolacakken Haku gelerek ona hapı yutmasını ve
tanrılardan saklanmasını emreder. Evet, geminin içindekiler Tanrılardır…
Bundan sonra hikaye mükemmel işlemektedir. Chihiro karşısına
çıkan tüm zorluklarda bir yaprak gibi savrulsa da mutlaka bir yerlere tutunmayı
başaracaktır.
Tavsiye eder miyim?
Bu hikayeden
çıkarılan derslerden biri açgözlülüğün nelere mal olduğudur. Chihiro
ümitsizliğe yeltenmeden umuda yolculuğun kapılarını aralamaya başlayacaktır.
Mükemmel bir film.
Hayal gücünüzün sınırlarını ortadan kaldırmaya gayret ediyor. Miyazaki’nin
gizemli dünyasının kapıları ardına kadar açık.
Misafir olmaya var
mısınız?
2 comments
Bak bunu izlemedimm. Listeme alayım. :)
YanıtlaSilÇok güzeldi. Muhakkak izle :)
SilFikirlerinizi önemsiyorum,
Lütfen benimle düşüncelerinizi paylaşın :)